31 Ekim 2015 Cumartesi

YEŞERİP ÇİMLENMİŞ PATATESLERİ YEMEYİN




Çoğumuzun genel bir alışkanlığı patatesi ve soğanı çok çok alıp stoklamaktır. Ancak uygun saklama koşulları olmadığı zaman patateslerin yüzeyinde yeşerme ve filizlenme oluşur. Bu yeşerme esnasında patatesin kabuk altında solanin adı verilen toksik bir madde ürer. İşte bu madde vücudumuz için oldukça yabancı ve zehirleme etkisine sahip bir maddedir.  Özellikle karaciğer ve böbreğimiz için zararlıdır. Yeşermiş çimlenmiş patatesten dolayı yaşanan zehirlenme vakalarında tıpkı diğer zehirlenmeler gibi mide bulantısı kusma ishal karın ağrısı görülür. 

Eğer patatesleriniz çimlendiyse en güzeli bu patatesleri kullanmamaktır. Bu patatesleri kullanmak zorunda kalırsanız yapmanız gereken patatesi 1 cm derinden soymaktır. Patatesin etli olan kabuğuna yakın yerleri 1cm kalınlığında soyup atarsanız zehirli olan solanin maddesini patateslerinizden uzaklaştırmış olacaksınız.
Sağlıklı kalabilmek için güvenli besin tüketiminize dikkat ediniz.  

20 Ekim 2015 Salı

ZAYIFLARKEN DURAKSAMA OLMASI - PLATO EVRESİ NASIL AŞILIR




Zayıflama programlarında hemen hemen her hastanın yaşadığı bir duraksama dönemi vardır. Duraksama genelde kilo verilmeye başlanan ağırlığın %10’u verildikten sonra karşılaşılır. Örneğin 70kg ile diyete başlayan bir hasta ortalama 7-8 kg verdikten sonra plato dönemi yaşayabilir. Yapılan çalışmalarda düşük kalorili ve tek tip diyetlerde daha sık plato evresinin yaşandığı ve bu takılmanın daha uzun sürdüğü tespit edilmiştir. Dolayısı ile zayıflarken takılma yaşamamak için daha çeşitli ve olabildiğince yüksek kalorili beslenmek gerekmektedir. 

Diyet programınızın plato evresine geçtiğini nasıl anlarız? 

Eğer diyetinizi bozmadan devam etmenize rağmen 3-4 haftalık bir dönemde kilonuzda hiçbir kıpırdama olmuyorsa plato evrense girmişsiniz demektir. 

Plato evresine giren bir programda kilo kayıplarına devam edebilmek için ne yapılmalıdır?

Uzun zamandan beri aynı tip diyet yapıyor, hergün aynı besinleri tüketiyorsanız işe ilk başta bu besinleri değiştirterek başlamalısınız. Uzun zamandır yemediğiniz bir meyveyi veya sebze yemeğini yemelisiniz. Hep aynı kahvaltıyı yapıyorsanız,diyetisyeninizden size farklı bir kahvaltı alternatfi vermesini isteyiniz. Örneğin son 1-2 aydır yumurtalı bir kahvaltı yapıyorsanız 1-2 hafta tost veya kahvaltılık gevrek gibi farklı bir alternatifi uygulamalısınız. Diyetinizde yapılacak bu besinsel değişimler çoğu zaman işe yarar. Eğer 1 hafta bu şekilde diyetinizi değiştirmiş olmanıza rağmen takılma devam ediyorsa ikinci olarak fiziksel aktivitenizi artırın. Hiç spor yapmayanar için yürüyüş, daha önce yürüyüş yapanlar için ise aerobik egzersizlerin eklenmesi işe yarayacaktır. Bir hafta daha bu şekilde kendinizi takip edin. Eğer yine takılma devam ediyorsa diyet kalorinizi 300kalori kadar sınırlandırın. (Örneğin: 1 dilim ekmek +1 bardak süt +1 meyve ‘yi menünüzden çıkarmanız ortalama 300kalori civarı kısım yapmanız anlamına gelir. ) bu şekilde kendinizi 1-2 hafta daha takip edin. Takılma süreciniz bu şekilde atlatılmış olacaktır.

Her şeyi yaptım ancak hala kilo veremiyorum? 

Bu durumda diyetisyeniniz ve doktorunuzla tekrar görüşün. Tahlillerinizi tekrarlayın. Bazı durumlarda kan değerlerinizdeki değişimler de kilo vermenizi durdurabilir. Eksik olan vitamin ve mineral değerleriniz varsa takviye kullanın. Hormonlarınıza baktırın. Gerek görülürse geçici süre ile ilaç tedavisine başlayın. Sonuçların düzelmesi halinde kilo verişleriniz tekrar eski seyrine kavuşacaktır.
Sağlıklı bir hayat sürebilmek için vücudunuzu doğru besleyin. İşin uzmanlarından destek almayı ihmal etmeyin.

13 Ekim 2015 Salı

KİLO ALINAN RİSKLİ DÖNEMLER





Hayatımızda kilo sorunu yaşayabileceğimiz riskli bazı dönüm noktalarımız oluyor. Çoğu kişinin kilo sorunu çocukluktan çıkış yaşlarında, ortalama 18’li yaşlarda başlıyor. Dışarıda yemek yemenin artması, daha hareketsiz günlerin geçmesi, spor yapılmaması ve yüksek enerjili besinlerin ve alkolün tüketilmesi kilo sorunlarını oluşturuyor. Ancak riskli dönemler sadece bununla bitmiyor.

·         Kadınlar açısından konuştuğumuzda gebelik ve gebelik sonrası dönem kilo sorunu yaşanması için yine riskli dönemlerden biridir. Çoğu anne gebelik kilolarından kurtulur ancak emzirme sürecinde aldığı kilolarından kurtulamaz. Yürüttüğüm zayıflama programlarında yoğunlukla çalıştığım hasta grubu emziklilik sürecinde aldığı kiloları veremeyen annelerden oluşuyor.Emzirirken  harcanan kaloriden faydalanarak bu kiloları kolayca kaybedebiliyoruz. 

·         Bir diğer riskli grup ise yeni evlenmiş çiftler. “Evlilik Kilosu” olarak literatüre geçmiş bir tanım bile vardır.   Bütün gün farklı işlerde veya yerlerde olan çiftler akşam yemek sonrası en huzurlu oldukları yer olan evlerinde,  yemek sonrası atıştırmalıkların dozunu fazla kaçırıyor. Gazlı içecekler, çerezler,cipsler, mısırlar veya tatlı, çikolata gibi abur cuburlar ile 1 yıl içinde 10-15kg alan çiftleri görmek artık oldukça tanıdık olduğum bir tablo.

Çoğu evlenen çift evliliklerinin ilk 2 yılında kilo sorunu yaşarlar.

·         Kadınlar için diğer önemli olan dönem ise menapoza giriş esnasıdır. Genellikle 5 ila 10kg arasında kilo oynamasını gördüğümüz bu dönemde vücudun enerji harcaması azaldığı ve metabolizma hızlıca yavaşladığı için ani kilo artışlarını görürüz. Menapoza giren veya girmek üzere olan bayanlara önerim ise günlük hareketlerini biraz artırmaları ve örnek bir beslenme planı almaları için bir diyetisyenden destek almalarıdır. Bu süreç daha kontrollü geçirilmesi gereken önemli bir dönemdir. 

·         Erkek veya kadın fark etmeden iş değişikliği, emeklilik, şehir değişikliği veya ev değişikliği gibi durumlarda da kilo sorunları yaşanabiliyor. Dolayısı ile kilonun yukarı çıktığı fark edildiği anda, vakit kaybetmeden bir beslenme uzmanından destek alınmalıdır. 5 kilonun verilmesi ile birikmiş 20 kilonun verilmesi kişiye aynı psikolojik baskıyı yapmaz. Kilo sorunu ne kadar az ise vücuda yapılan olumsuz etki de o kadar az olur.